Sinemaya dair

Reklam

Reklam




       Filmden bahsetmeden önce uyarlandığı kitap hakkında birkaç kelam etmek istiyorum. Kitabın yazarı Andy Weir Marslı'yı, açtığı bir blogta yazarak hayata geçirmeye başlar. Uzun uğraşlar sonunda hikayeyi bitirir ve 2011 yılında kitap olarak piyasaya sürer. Kitap tüm Dünya'da çok satanlar listesine girince birçok yönetmenin ilgisini üzerine çektiğini inkar edemeyiz. Filmi çekmek ise ünlü yönetmen Ridley Scott'a nasip olmuş. Ridley Scott'ı daha önceden Alien ve Blade Runner gibi ün yapmış bilim-kurgu filmlerinden tanıyoruz. Marslı filmi de bu filmler gibi aksiyon-macera tadında bir yapıt olacağı bekleniyordu ama gördüğümüz kadarıyla bilim-kurgu hikayesiyle beraber komedi tarafı daha ağır basıyor. Bilim-kurgu filmlerde pek rastlamadığımız bu mizah unsurları filmi daha kaliteli hale getiriyor. Öyle ki 73.Altın Küre Ödülleri'nde En İyi Müzikal-Komedi Ödülünü almasına başta şaşırsam da bu ödülü hak ettiğini düşünüyorum. Aynı zamanda filmin başrolündeki Matt Damon da Müzikal-Komedi dalında En İyi Erkek Oyuncu rolüne layık görüldü. Bunun yanında filmin oyuncu kadrosunda Jessica Chastain, Kate Mara, Kristen Wiig, Jeff Daniels, Sean Bean gibi isimler dikkat çekiyor.

       NASA'nın Mars'ta yapacağı bir araştırma için 6 kişilik bir ekip Mars'a gönderilir. İncelemeler sırasında meydana gelen bir fırtına sonucunda ekibin botanisti Mark Watney'in öldüğü sanılarak ekibin diğer üyeleri araştırmaları yarıda bırakıp geri Dünya'ya doğru yola çıkarlar. Düşündüklerinin aksine Mark Watney hayattadır ve koca gezegende tek başınadır. En yakın yardımdan milyonlarca km uzakta. Üstelik hiç kimsenin bundan haberi yoktur. Buradan sonra film, Mark'ın hayatta kalma mücadelesini ve Dünya'yla iletişim kurma çabasını anlatıyor. 





       Mark'ın Mars'ta hayatta kalması o kadar da kolay olmayacaktır. Herşeyden önce yiyeceğe ihtiyacı vardır. Birşeyler yatiştirmek için de Mars'ın toprağı hiç elverişli değildir. Her ne kadar hayal bile edemeyeceğimiz bir mücadeleye şahit olsak da Matt Damon'ın da usta oyunculuğuyla durum mizaha dökülerek daha eğlenceli hale getirilmiş. Bu hayatta kalma mücadelesi gerçeklikten çok fazla uzaklaşmadan bilimsel açıklamalarla anlatılmaya çalışılmış. Film böyle bir durumda kalabilecek bir astronotun yaşayacağı her türlü zorluğu gözler önüne seriyor. Ayrıca NASA'nın da günümüzde ya da yakın gelecekte yapacağı çalışmalar hakkında fikir sahibi olmamıza olanak sağlıyor. 

       Mark, zekice hamleler yaparak Dünya ile bağlantı kurmayı başarır. Buradan sonra filmin ikinci kısmı başlar. Film mizahi yapısından biraz uzaklaşarak biraz daha ciddiyete bürünür. Başlarda hayatta kalma mücadelesini çok fazla ciddiye almayan Mark bu durumun zorluğunu da seyirciye geçirememişti. Sanki bu umursamazlık, karakterin değil de Matt Damon'ın umursamazlığıydı. Bilindiği üzere Matt Damon'ın birçok filminde canlandırdığı karakterlerin kurtarılma hikayesi var. Sanki bu filmlerin getirdiği alışkanlıkla karakterde de kısmi bir boş vermişlik var. NASA'nın kurtarma çalışmalarını başlatmasıyla hikayede durumun ciddiyeti daha da belirginleşiyor.

 


       Filmin başarılı olduğunu düşündüğüm bir konu da Mars'ın yüzeyinin sinemaya aktarılması olmuş. Çoğu detay atlanılmadan perdeye yansıtılmış. Biraz araştırınca Mars'ın gerçekten de filmdeki görsel sahnelere benzer bir yapısının olduğunu görüyoruz. Bu konuda film için bir çok araştırma yapıldığına inanıyorum. Film görsel bakımdan kızıl gezegenin uçsuz bucaksız görüntüsünün nefes kesici ayrıntılarıyla hayranlık uyandırıyor.

       Mars hakkında kafalardaki bir çok soruya cevap niteliğinde bir film olduğunu söyleyebilirim. Ve bunlar izleyiciyi sıkmadan anlatılmış. Mükemmel bir yapıt olmasa da gerçek detaylara dayanan izlenilmesi gereken bir film. Yakın gelecekte vuku bulacağını tahmin ettiğim bu Mars yolculuklarını merak ediyorsanız (etmiyorsanız da) izlemenizi tavsiye ederim.

     

       

The Martian - Marslı




       Filmden bahsetmeden önce uyarlandığı kitap hakkında birkaç kelam etmek istiyorum. Kitabın yazarı Andy Weir Marslı'yı, açtığı bir blogta yazarak hayata geçirmeye başlar. Uzun uğraşlar sonunda hikayeyi bitirir ve 2011 yılında kitap olarak piyasaya sürer. Kitap tüm Dünya'da çok satanlar listesine girince birçok yönetmenin ilgisini üzerine çektiğini inkar edemeyiz. Filmi çekmek ise ünlü yönetmen Ridley Scott'a nasip olmuş. Ridley Scott'ı daha önceden Alien ve Blade Runner gibi ün yapmış bilim-kurgu filmlerinden tanıyoruz. Marslı filmi de bu filmler gibi aksiyon-macera tadında bir yapıt olacağı bekleniyordu ama gördüğümüz kadarıyla bilim-kurgu hikayesiyle beraber komedi tarafı daha ağır basıyor. Bilim-kurgu filmlerde pek rastlamadığımız bu mizah unsurları filmi daha kaliteli hale getiriyor. Öyle ki 73.Altın Küre Ödülleri'nde En İyi Müzikal-Komedi Ödülünü almasına başta şaşırsam da bu ödülü hak ettiğini düşünüyorum. Aynı zamanda filmin başrolündeki Matt Damon da Müzikal-Komedi dalında En İyi Erkek Oyuncu rolüne layık görüldü. Bunun yanında filmin oyuncu kadrosunda Jessica Chastain, Kate Mara, Kristen Wiig, Jeff Daniels, Sean Bean gibi isimler dikkat çekiyor.

       NASA'nın Mars'ta yapacağı bir araştırma için 6 kişilik bir ekip Mars'a gönderilir. İncelemeler sırasında meydana gelen bir fırtına sonucunda ekibin botanisti Mark Watney'in öldüğü sanılarak ekibin diğer üyeleri araştırmaları yarıda bırakıp geri Dünya'ya doğru yola çıkarlar. Düşündüklerinin aksine Mark Watney hayattadır ve koca gezegende tek başınadır. En yakın yardımdan milyonlarca km uzakta. Üstelik hiç kimsenin bundan haberi yoktur. Buradan sonra film, Mark'ın hayatta kalma mücadelesini ve Dünya'yla iletişim kurma çabasını anlatıyor. 





       Mark'ın Mars'ta hayatta kalması o kadar da kolay olmayacaktır. Herşeyden önce yiyeceğe ihtiyacı vardır. Birşeyler yatiştirmek için de Mars'ın toprağı hiç elverişli değildir. Her ne kadar hayal bile edemeyeceğimiz bir mücadeleye şahit olsak da Matt Damon'ın da usta oyunculuğuyla durum mizaha dökülerek daha eğlenceli hale getirilmiş. Bu hayatta kalma mücadelesi gerçeklikten çok fazla uzaklaşmadan bilimsel açıklamalarla anlatılmaya çalışılmış. Film böyle bir durumda kalabilecek bir astronotun yaşayacağı her türlü zorluğu gözler önüne seriyor. Ayrıca NASA'nın da günümüzde ya da yakın gelecekte yapacağı çalışmalar hakkında fikir sahibi olmamıza olanak sağlıyor. 

       Mark, zekice hamleler yaparak Dünya ile bağlantı kurmayı başarır. Buradan sonra filmin ikinci kısmı başlar. Film mizahi yapısından biraz uzaklaşarak biraz daha ciddiyete bürünür. Başlarda hayatta kalma mücadelesini çok fazla ciddiye almayan Mark bu durumun zorluğunu da seyirciye geçirememişti. Sanki bu umursamazlık, karakterin değil de Matt Damon'ın umursamazlığıydı. Bilindiği üzere Matt Damon'ın birçok filminde canlandırdığı karakterlerin kurtarılma hikayesi var. Sanki bu filmlerin getirdiği alışkanlıkla karakterde de kısmi bir boş vermişlik var. NASA'nın kurtarma çalışmalarını başlatmasıyla hikayede durumun ciddiyeti daha da belirginleşiyor.

 


       Filmin başarılı olduğunu düşündüğüm bir konu da Mars'ın yüzeyinin sinemaya aktarılması olmuş. Çoğu detay atlanılmadan perdeye yansıtılmış. Biraz araştırınca Mars'ın gerçekten de filmdeki görsel sahnelere benzer bir yapısının olduğunu görüyoruz. Bu konuda film için bir çok araştırma yapıldığına inanıyorum. Film görsel bakımdan kızıl gezegenin uçsuz bucaksız görüntüsünün nefes kesici ayrıntılarıyla hayranlık uyandırıyor.

       Mars hakkında kafalardaki bir çok soruya cevap niteliğinde bir film olduğunu söyleyebilirim. Ve bunlar izleyiciyi sıkmadan anlatılmış. Mükemmel bir yapıt olmasa da gerçek detaylara dayanan izlenilmesi gereken bir film. Yakın gelecekte vuku bulacağını tahmin ettiğim bu Mars yolculuklarını merak ediyorsanız (etmiyorsanız da) izlemenizi tavsiye ederim.

     

       

Reklam

| Tema Sahibi Colorlib | Tema Düzenleme Html Evi