Sinemaya dair

Reklam

Reklam




       Hayatımız boyunca yaşadığımız olayların karşısında verdiğimiz tepkilerin birçok nedeni var. Aslında baskın olan duygumuz bizi bu olaylar karşısında vereceğimiz tepkileri şekillendirir. Bu baskın olan duygumuzun belirginleşmesi de elbetteki kişiliğimizin şekillendiği döneme yani büyüme çağımıza denk geliyor. Filmimiz de beş ana duyguyu temel alarak bir insanın beyninin içinde yaşananları sembolize etmiş. Bir animasyon filmi olmasına rağmen, Pixar Animasyon şirketinin yaptığı diğer animasyon filmleri gibi sadece çocuklara hitap etmez. Yetişkin insanların dahi hayretle izleyeceği bir proje daha ortaya koyuyorlar. 2009'da Yukarı Bak (Up) filmiyle birçok ödül alan Pete Docter bu filmin de yönetmenliğini yaparak büyük bir başarıya daha imza atıyor. Oscar'qda En İyi Animasyon dalında aday gösterilen film 73. Altın Küre Ödüllerinde de En İyi Animasyon ödülüne layık görüldü.

       Film, meydana gelen olayları iki farklı boyutta inceleyerek beğenimize sunuyor. Riley isimli onbir yaşındaki bir kızın yaşadığı ufak büyük her türlü olayın onu nasıl etkilediğini ve kafasının içindeki beş temel duygunun (neşe, öfke, korku, tiksinme, üzüntü) bu olaylar karşısında nasıl şekillendiğini görüyoruz. Riley'in çocukluğunun şekillenmesinde ki en büyük pay 'neşe'ye aittir. Büyük çoğunlukla diğer duyguların da yönlendirilmesi 'neşe' tarafından gerçekleştiriliyor. Baş kahramanımızın ailesiyle beraber Minnesota'dan San Fransisco'ya taşınmasıyla hayatının en büyük değişikliğini yaşar. Yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, yeni bir şehir, Riley'in duygusal manada zor zamanlar yaşamasına neden olur. Riley'in çevresine karşı duyduğu bu yabancılık, kafasının içindeki beş ana duygunun da zor bir süreç geçirmesine neden oluyor. Yaşadığı olumsuzluklara rağmen bunlardan etkilenmemesini isteyen 'neşe' Riley'in mutlu olması için herşeyi yapmaya çalışır. Buna rağmen ortaya çıkmasını istemediği 'üzüntü' ortaya çıkar. Bu da Riley'in yaşadığı olumsuzluklardan daha fazla etkilenmesine neden olur.




       Kafamızın içinde yaşanan olaylar kusursuz bir şekilde sembolize edilmesi hayal dünyamızın sınırlarının aslında ne kadar geniş olduğunu anlatır nitelikte. Dış dünyada karşılaştığımız olayların kafamızın içindeki yansımasını şahane bir kurguyla öğreniyoruz diyebilirim. Başlarda 'üzüntü'yü işleri bozan bir duygu olarak görsek de ana karakterimizin bu olayların üstesinden gelmesinde ne kadar da büyük rol oynadığını görüyoruz. Hayatımızda her zaman neşenin olamayacağını, bazen yıkılan köprülerin yeniden yapılmasında üzüntünün önemli bir payının olduğunu anlıyoruz. Bir animasyon filmi olmasına rağmen duygu yüklü ama bir o akar da eğlenceyi ön planda tutan şahane bir yapıt. Yaşınız kaç olursa olsun ön yargılarınızı birazcık kırıp hayal gücümüzü olumlu yönde zorlamamıza olanak sağlayan bu filmi izlemenizi öneririm.

İnside Out - Ters Yüz




       Hayatımız boyunca yaşadığımız olayların karşısında verdiğimiz tepkilerin birçok nedeni var. Aslında baskın olan duygumuz bizi bu olaylar karşısında vereceğimiz tepkileri şekillendirir. Bu baskın olan duygumuzun belirginleşmesi de elbetteki kişiliğimizin şekillendiği döneme yani büyüme çağımıza denk geliyor. Filmimiz de beş ana duyguyu temel alarak bir insanın beyninin içinde yaşananları sembolize etmiş. Bir animasyon filmi olmasına rağmen, Pixar Animasyon şirketinin yaptığı diğer animasyon filmleri gibi sadece çocuklara hitap etmez. Yetişkin insanların dahi hayretle izleyeceği bir proje daha ortaya koyuyorlar. 2009'da Yukarı Bak (Up) filmiyle birçok ödül alan Pete Docter bu filmin de yönetmenliğini yaparak büyük bir başarıya daha imza atıyor. Oscar'qda En İyi Animasyon dalında aday gösterilen film 73. Altın Küre Ödüllerinde de En İyi Animasyon ödülüne layık görüldü.

       Film, meydana gelen olayları iki farklı boyutta inceleyerek beğenimize sunuyor. Riley isimli onbir yaşındaki bir kızın yaşadığı ufak büyük her türlü olayın onu nasıl etkilediğini ve kafasının içindeki beş temel duygunun (neşe, öfke, korku, tiksinme, üzüntü) bu olaylar karşısında nasıl şekillendiğini görüyoruz. Riley'in çocukluğunun şekillenmesinde ki en büyük pay 'neşe'ye aittir. Büyük çoğunlukla diğer duyguların da yönlendirilmesi 'neşe' tarafından gerçekleştiriliyor. Baş kahramanımızın ailesiyle beraber Minnesota'dan San Fransisco'ya taşınmasıyla hayatının en büyük değişikliğini yaşar. Yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, yeni bir şehir, Riley'in duygusal manada zor zamanlar yaşamasına neden olur. Riley'in çevresine karşı duyduğu bu yabancılık, kafasının içindeki beş ana duygunun da zor bir süreç geçirmesine neden oluyor. Yaşadığı olumsuzluklara rağmen bunlardan etkilenmemesini isteyen 'neşe' Riley'in mutlu olması için herşeyi yapmaya çalışır. Buna rağmen ortaya çıkmasını istemediği 'üzüntü' ortaya çıkar. Bu da Riley'in yaşadığı olumsuzluklardan daha fazla etkilenmesine neden olur.




       Kafamızın içinde yaşanan olaylar kusursuz bir şekilde sembolize edilmesi hayal dünyamızın sınırlarının aslında ne kadar geniş olduğunu anlatır nitelikte. Dış dünyada karşılaştığımız olayların kafamızın içindeki yansımasını şahane bir kurguyla öğreniyoruz diyebilirim. Başlarda 'üzüntü'yü işleri bozan bir duygu olarak görsek de ana karakterimizin bu olayların üstesinden gelmesinde ne kadar da büyük rol oynadığını görüyoruz. Hayatımızda her zaman neşenin olamayacağını, bazen yıkılan köprülerin yeniden yapılmasında üzüntünün önemli bir payının olduğunu anlıyoruz. Bir animasyon filmi olmasına rağmen duygu yüklü ama bir o akar da eğlenceyi ön planda tutan şahane bir yapıt. Yaşınız kaç olursa olsun ön yargılarınızı birazcık kırıp hayal gücümüzü olumlu yönde zorlamamıza olanak sağlayan bu filmi izlemenizi öneririm.

Reklam

| Tema Sahibi Colorlib | Tema Düzenleme Html Evi