
İran sinemasının nadide eserlerinden bir tanesi daha. Beşinci uzun metraj filmini çeken İranlı yönetmen Asghar Farhadi kazandığı birçok ödülle kalitesini birkez daha ispatlıyor. Daha önce de kazandığı Altın Ayı ödülünü 2011 Berlin Film Festivali'nde bu filmle beraber tekrar kazanıyor. Aynı zamanda En İyi Erkek ve Kadın Oyuncu Ödüllerini de kimselere kaptırmıyor. 2012 yılında yapılan Oscar Ödülleri'nde ise hem En İyi Yabancı Film Ödülünü hem de En İyi Özgün Senaryo Ödülü'nü kazanıyor.
Filmin en çarpıcı yanı yaşanan olayları en gerçekçi kurguyla izleyiciye aktarıyor olması. Film boyunca bütün oyuncuların sergilediği performans olayların gerçekten yaşanıyor hissine kapılmamızı sağlıyor. İran'daki üst,orta ve alt düzey insanların yaşantılarını günlük olaylarda nasıl çatıştığını görüyoruz. Filmin yönetmeni ve senaristi Asghar Farhadi, İran'daki günlük hayatın basit ama bir o kadar da büyük sorunlarını şahane bir kurguda işleyerek izleyenleri derinden etkileyebiliyor. Filmde anlatılan karakterler ve olaylar aslında İran günlük hayatının minimalize edilmiş modeli olarak düşünebiliriz.
Başlıkta bahsedilen ayrılık şöyle gerçekleşiyor; uzun yıllar evli kalmış olmalarına rağmen Simin'in kızını İran'da okutmak istemediği için yurtdışına taşınmak istemesi kocasıyla aralarını açar. Başta yurtdışına çıkma fikrini kabul etmiş olan Nader, evinde baktığı babasının hastalığının ilerlemesiyle bu fikirden vazgeçer. Kızını yurtdışında okutmaya kararlı olan Simin ise kocası Nader'den boşanmaya karar verir. Film bu ikilinin dertlerini hakime anlatırken başlar ama ekranda sadece Simin ve Nader vardır, hakimi görmeyiz. Bu da hakimi sembolik bir otorite olarak algılamamızı sağlıyor. Ayrılık sonrası Simin evden gitmesiyle kızıyla kalan Nader, babasına bakması için bir bakıcı tutar. Buradan sonra iki sınıfın çatışmasına şahit oluruz. Çünkü eve gelen bakıcı kocasından habersiz bu işe başlamıştır. Kocasının öğrenmesiyle olaylar daha farklı gelişmeye başlar. Bu ve bunun gibi yaşanan bütün olaylara tarafsız yaklaşan film seyircinin kendi muhakemesini yapmasına olanak sağlıyor.
Filmde kişisel meselelerinin devlet kurumlarında çözüme kavuşmasını bekleyen sıradan insanların olağan yaşantılarına şahit oluyoruz. Filmi güzel yapan da bu, olağan bir hikaye de olsa izleyenleri derinden sarsabilecek kaliteye sahip. Filmin bu kaliteye sahip olmasının en büyük nedeninin oyuncuların en doğal halleriyle oynuyor olmaları olduğunu düşünüyorum. Özellikle başrolleri paylaşan Peyman Maadi ve Leila Hatami'nin kuşkusuz bu konuda büyük payları var.