
İnsan, köpek, müzik... Bu üç değer etrafında şekillenen ve dünyanın gidişatını acımasızca eleştiren bir film. Macar yönetmen Kornel Mundruczo bir çocukla bir köpeğin arkadaşlığını anlatan bir filmden ziyade farklı bir temayla daha derin etkileri olacak bir yapıta imza atmıştır. İnsanların sokak köpeklerine yaptığı eziyete karşı gelip bu işe bir dur diyen sokak köpeği ordusunu anlatıyor ama bu diğer filmlerde olduğu gibi fantastik bir yapıyla değil tamamen gerçekçi ilerleyen konuyla işlenmiş.
Lili (Zsofia Psotta) trompet çalan küçük bir kızdır. Hagen adındaki köpeği bu dünyadaki en sevdiği varlıktır. Hagen aslında melez bir sokak köpeğidir. Filmden anladığım kadarıyla Macaristan' da melez köpekler ile ilgili belli yaptırımlar var. Bir vatandaş melez sokak köpeği beslemek isterse para ödemek zorunda para ödemezse besleyemez sokakta da kalmasına izin verilmiyor yani melez köpeklerin yeri barınak. Film, insanın hayvana bile yaptığı bu ırkçılık çerçevesinde dünya gerçeklerini aslında acımasızca yüzümüze çarpıyor.
Lili, Hagen'ı ne kadar seviyorsa çevresindeki insanlar Hagen'dan daha doğrusu melez sokak köpeklerinden o kadar nefret ediyor özellikle de Lili'nin babası. Annesiyle babası boşanmış olmasına rağmen bir kaç aylığına Lili babasının yanında yaşamak zorunda kalır. Hagen'ı da yanında getirir. Babası haliyle Hagen ile yaşamak istemez. Lili ile babası arasında geçen türlü çatışmalar sonucunda babası daha fazla dayanamaz ve bir gün Hagen'ı yolun ortasında bırakır ve kaçar. Hagen bir anda kendini, hiç bilmediği bir yaşam mücadelesi içinde bulur. Filmin bu bölümünden sonra hayvana yapılan zulmü daha net görüyoruz. Köpeği bir meta gibi pazarlayanlardan tutunda acımasızca dövüştürenlere kadar her türlü insanla karşılaşır ve Hagen artık eskisi gibi uysal değil vahşi bir köpektir. Nihayetinde bir şekilde barınağa düşer ve esas olaylar burada patlak verir. Diğer köpekleri de örgütleyen Hagen barınaktan kaçar ve köpeklerin devrimi başlar.

Filmi güzel yapan en önemli özelliği ise yaşananların bir insanın değil bir köpeğin gözünden anlatılmasıydı. Edindiğim bilgilere göre filmde 274 sokak köpeği kullanılmış. Görünen o ki oyunculukların çok kaliteli olmadığı filmde köpekler ise aksine iyi iş çıkarmışlar. Gerçek bir oyuncu gibi verilen bütün rolleri hakkıyla yerine getirmişler. Özellikle Hagen bir film yıldızı gibi filme damgasını vurmuş diyebilirim. Zaten boşuna Cannes Film Festivali'nde En İyi Köpek Ödülünü almamış.
Bir nevi felaket senaryosu olan bu film milyonlarca dolarlık hollywood yapımlarından farklı olarak daha anlamlı ve daha duyarlı bir film. Tabii bir de bu kadar köpeği bir araya toplayıp onlarla bir film çekmekte kolay bir iş değildir.

Filmden çıkartılabilecek diğer bir mesaj ise yaşanan bu olaylardan aslında tamamen yine insanın suçlu olmasıydı. Hayatında hiçbir zulümle karşılaşmayan Hagen uysal bir köpektir ama insanoğlu bu köpeği bir katile dönüştürüyor. Müziğin öneminin de anlatıldığı bu film bence bir başyapıt. Büyük mesajlar içeren bir film. İzleyip kendi değerlendirmenizi yapmanızı tavsiye ederim.