Filmde Petit karakterine tekrar hayat veren Joseph Gordon-Levitt rolünün hakkını veriyor diyebilirim. Aslında bir fransız olmayan Joseph Gordon fransızcayı ana dili gibi kullanıyordu. Filmi tek başına sırtlandığını ve bu filme yeteneğini ispatladığını düşünüyorum çünkü o anı yaşamadan bilemeyeceğimiz bir duyguyu o ipin üzerinde olma duygusunu tamamen yaşıyormuşcasına izleyiciye aktarıyor.

Film hakkında biraz eleştiri yapacak olursam senaryonun Fransa'da geçen bölümünün büyük bir kısmı yüzeysel ve özensizdi. Ama filmin o kısmını geride bırakacak olan Amerika bölümü çok etkileyiciydi. Bütün detaylar itinayla anlatılmış ve izleyiciye etkileyici bir şekilde yansıtılmış. Filmin sonuç bölümü tam olması gibi muazzam bir akıcılıkla devam etti.
Filmde atlamak istemediğim diğer önemli bir konu ise Ben Kingsley. Kendisi çok sevdiğim bir oyuncudur. Bu filmde Petit'e ip cambazlığıyla ilgili önemli bilgiler veren bir sirk ustası rolünü üstlenmiş ve tabi ki başarılı iş çıkarmış. Ama çok fazla ön planda olmaması canımı sıkmadı değil. Yine de filme renk katan bir oyuncuydu.
Filmin yönetmeni Zemeckis bu konu üzerinde uzun zamandır çalışıyormuş. Yürüyüş sahnesinde gösterilen kamera açıları Zemeckis'in bu çabasını boşa çıkarmadığını görüyoruz. Yükseklik korkum olmamasına rağmen bazı bölümlerde ürperdiğimi hatırlıyorum. Ayrıca 1970' lede ki Amerika çok iyi yansıtılmış.

Film, insanların hayalleri ne olursa olsun insanlara bu hayallerinden vazgeçmemelerini söyleyen bir öğreti niteliğinde. Sonuç olarak izlenilmesi, dersler alınması ve keyfi sürülmesi gereken bir film.
Hayallerinizden vazgeçmemeniz dileğiyle, kalın sağlıcakla.