Sinemaya dair

Reklam

Reklam




       Spotlight, 1970'lerden 2000'li yıllara uzanan bir taciz olayını konu alıyor. Boston'da yaşayan 70 kadar rahibin bu yıllar arasında kimsesiz çocuklara yaptığı taciz ve tecavüz olayları yıllarca örtbas edilmeye çalışılmış. Bu olaylar, yıllarca kilisenin ya da katolik hıristiyanların tepkisinden korkup gün yüzüne çıkarılmamış. Hıristiyanlık dininin zarar göreceği düşüncesiyle birçok üst düzey yetkili tarafından saklanan bu rezaleti, 2000'li yılların başlarında The Boston Globe gazetesinin Spotlight isimli araştırma birimi gün yüzüne çıkarmayı başarıyor. Aslında ilginç bir şekilde bu olay daha önce de gündeme geliyor. Çocuk yaşlarda, bir rahip tarafından istismar edilen birisi bu rahibi dava eder. Bundan cesaret bulan birçok istismar mağduru da böyle bir girişime başvurur. Ama bu kadar büyük bir skandal Katolik kilise lideri ve kardinal Bernard Law tarafından üstü kapatılmış. Ta ki The Boston Globe gazetesine yeni bir editör atanmasına kadar. Hikayenin aslı Boston Globe'a bu yeni editörün atanmasıyla başlar.

       The Boston Globe'un yeni editörü Marty Baron, Boston'lu değildir ve aynı zamanda yahudidir. Boston'lu ve hıristiyan olmaması Marty Baron'a bu konuya daha objektif bakmasına olanak sağlıyor ve The Boston Globe'un araştırma ekibi olan Spotlight'tan kilisede yaşanan bu taciz olaylarını araştırmalarını ister. Robby, Mike, Matt ve Sacha isimli dört üyeden oluşan bu araştırma ekibi olayın üzerine yoğunlaştıkça beklenmedik sonuçlarla karşılaşmaya başlarlar. Hepsi birer katolik olarak yetiştirilen Spotlight üyeleri, işin aslını öğrenmeye başladıkça inançlarından nefret etmeye başlarlar. Konuştukları her mağdur onlara yeni bir hikaye verir. Başlarda birkaç rahip düşüncesiyle yola çıkan Spotlight ekibi 70 rahibin bu olaylara karıştığını öğrenir. Aslında filmde Katolik kilisesinin yaptığı bu rezillikten ziyade bir gazetecilik başarısına şahit oluyoruz. Susmuşluğun, örtbas edilmişliğin bir sonucu olan bu çirkin skandalı birçok zümrenin tepkisine rağmen cesaretlerinden ödün vermeden çalışmalarını başarıyla sonuçlandırıyorlar. 


  


       Bu gazeteci arkadaşların işi çözmedeki azmi duygu sömürüsüne yer vermeden izleyiciyi etkileyebiliyor. Bir aksiyon filmi olmamasına rağmen dinamik bir kurguya sahip olan film, gazetecilik merakını izleyicide de uyandırarak  sıkıcı bir yapıt olmaktan kendini kurtarıyor. Aslında yerel gibi görünen fakat küresel bir problemi konu alan film bir nevi pedofilinin temellerini de anlatıyor. Sadece Boston için değil tüm insanlık için büyük bir skandal olan bu olay işin köklerine indiğimizde aslında hepimizi ilgilendiriyor. Duygu sömürüsüne bu kadar müsait bir konu olmasına rağmen ajitasyona yer vermeden tamamen konuya odaklanmış bir film havası sergiliyor. Filmin yönetmenliğini yapan Thomas McCarthy, müziklerden, kamera açılarına kadar hiçbir unsurun konunun önüne geçmesine izin vermiyor. Bu bağlamda film gayet sade bir sinematografiye sahip. 

       Oyuncu kadrosuna gelecek olursak, film hiçbir oyuncunun diğerlerinden sıyrılıp ön plana çıkmasına izin vermiyor. Mark Ruffalo, Rachel McAdams, Micheal Keaton, Stanley Tucci, John Slattery gibi ünlü oyuncuları kadrosunda barındıran Spotlight, hiçbirisine baskın karakter rolü tanımıyor. Bu durumda dahi oyunculuk performanslarından ziyade konunun ön planda olması çabası gösteriliyor. Altın Küre Ödüllerinde bir çok dalda ödülleri The Revenant'a kaptıran Spotlight yine de Oscar ödülleri için şansını kaybetmiş değil. Oscar'da aday olduğu 6 dalda da (En İyi Film, En İyi Özgün Senaryo, En İyi Yönetmen, En İyi Film Kurgusu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu) en büyük favorilerden bir tanesi. 

Spotlight (2015)




       Spotlight, 1970'lerden 2000'li yıllara uzanan bir taciz olayını konu alıyor. Boston'da yaşayan 70 kadar rahibin bu yıllar arasında kimsesiz çocuklara yaptığı taciz ve tecavüz olayları yıllarca örtbas edilmeye çalışılmış. Bu olaylar, yıllarca kilisenin ya da katolik hıristiyanların tepkisinden korkup gün yüzüne çıkarılmamış. Hıristiyanlık dininin zarar göreceği düşüncesiyle birçok üst düzey yetkili tarafından saklanan bu rezaleti, 2000'li yılların başlarında The Boston Globe gazetesinin Spotlight isimli araştırma birimi gün yüzüne çıkarmayı başarıyor. Aslında ilginç bir şekilde bu olay daha önce de gündeme geliyor. Çocuk yaşlarda, bir rahip tarafından istismar edilen birisi bu rahibi dava eder. Bundan cesaret bulan birçok istismar mağduru da böyle bir girişime başvurur. Ama bu kadar büyük bir skandal Katolik kilise lideri ve kardinal Bernard Law tarafından üstü kapatılmış. Ta ki The Boston Globe gazetesine yeni bir editör atanmasına kadar. Hikayenin aslı Boston Globe'a bu yeni editörün atanmasıyla başlar.

       The Boston Globe'un yeni editörü Marty Baron, Boston'lu değildir ve aynı zamanda yahudidir. Boston'lu ve hıristiyan olmaması Marty Baron'a bu konuya daha objektif bakmasına olanak sağlıyor ve The Boston Globe'un araştırma ekibi olan Spotlight'tan kilisede yaşanan bu taciz olaylarını araştırmalarını ister. Robby, Mike, Matt ve Sacha isimli dört üyeden oluşan bu araştırma ekibi olayın üzerine yoğunlaştıkça beklenmedik sonuçlarla karşılaşmaya başlarlar. Hepsi birer katolik olarak yetiştirilen Spotlight üyeleri, işin aslını öğrenmeye başladıkça inançlarından nefret etmeye başlarlar. Konuştukları her mağdur onlara yeni bir hikaye verir. Başlarda birkaç rahip düşüncesiyle yola çıkan Spotlight ekibi 70 rahibin bu olaylara karıştığını öğrenir. Aslında filmde Katolik kilisesinin yaptığı bu rezillikten ziyade bir gazetecilik başarısına şahit oluyoruz. Susmuşluğun, örtbas edilmişliğin bir sonucu olan bu çirkin skandalı birçok zümrenin tepkisine rağmen cesaretlerinden ödün vermeden çalışmalarını başarıyla sonuçlandırıyorlar. 


  


       Bu gazeteci arkadaşların işi çözmedeki azmi duygu sömürüsüne yer vermeden izleyiciyi etkileyebiliyor. Bir aksiyon filmi olmamasına rağmen dinamik bir kurguya sahip olan film, gazetecilik merakını izleyicide de uyandırarak  sıkıcı bir yapıt olmaktan kendini kurtarıyor. Aslında yerel gibi görünen fakat küresel bir problemi konu alan film bir nevi pedofilinin temellerini de anlatıyor. Sadece Boston için değil tüm insanlık için büyük bir skandal olan bu olay işin köklerine indiğimizde aslında hepimizi ilgilendiriyor. Duygu sömürüsüne bu kadar müsait bir konu olmasına rağmen ajitasyona yer vermeden tamamen konuya odaklanmış bir film havası sergiliyor. Filmin yönetmenliğini yapan Thomas McCarthy, müziklerden, kamera açılarına kadar hiçbir unsurun konunun önüne geçmesine izin vermiyor. Bu bağlamda film gayet sade bir sinematografiye sahip. 

       Oyuncu kadrosuna gelecek olursak, film hiçbir oyuncunun diğerlerinden sıyrılıp ön plana çıkmasına izin vermiyor. Mark Ruffalo, Rachel McAdams, Micheal Keaton, Stanley Tucci, John Slattery gibi ünlü oyuncuları kadrosunda barındıran Spotlight, hiçbirisine baskın karakter rolü tanımıyor. Bu durumda dahi oyunculuk performanslarından ziyade konunun ön planda olması çabası gösteriliyor. Altın Küre Ödüllerinde bir çok dalda ödülleri The Revenant'a kaptıran Spotlight yine de Oscar ödülleri için şansını kaybetmiş değil. Oscar'da aday olduğu 6 dalda da (En İyi Film, En İyi Özgün Senaryo, En İyi Yönetmen, En İyi Film Kurgusu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu) en büyük favorilerden bir tanesi. 

Reklam

| Tema Sahibi Colorlib | Tema Düzenleme Html Evi